Dinî, Siyasî, Tarihî, Felsefî ve Avhal-i Âlem-i İslam'dan bahis haftalık mecelledir.
Teârüf-i Müslimîn dergisi, Çarlık Rusyası’ndan İstanbul’a gelmiş Tatar menşeli İslamcılar tarafından yayımlanmış bir mecmuadır. 16 Nisan 1910 ve 2 Şubat 1911 tarihleri arasındaki kısa süreli yayım hayatında yedi günden on dört güne değişen aralıklarla toplamda 32 sayı olarak neşredilmiştir. İkinci Meşrutiyetle birlikte giderek yoğunlaşan yayım ve basın hayatında öne çıkan Sırat-ı Müstakim, Beyânü’l-hak, İslam Mecmuası gibi dergilere nispeten daha az tanınır bir dergi olmuştur. Yakın tarih çalışmalarında İkinci Meşrutiyet’in ilanından itibaren Rusya’dan Osmanlı’ya iltica etmiş Tatar entelektüellerin Türkçülüğün oluşumundaki etkileri sıkça tekrarlanan bir konu olmuştur. Bu noktada derginin öne çıkan ismi Abdürreşid İbrahim (1857-1944) ve dergi, Yusuf Akçura’nın Türk milliyetçiliğinden farklı olarak dönemin Panislamcıları olarak nitelenen yazar kadrosu itibariyle daha geniş bir coğrafyayı mesele etmektedir. Gerek Teârüf-i Müslimîn gerekse İslam Dünyası, Sırat-ı Müstakim ve İslam Mecmuası dergileri ile birlikte, II. Meşrutiyet yıllarının yenilikçi İslam düşüncesinin İttihad ve Terakki zaviyesindeki neşriyatlar olarak gözükmektedirler. Siyasal düzlemde ise söz konusu Tatar mecmuaları (Teârüf-i Müslimîn ve İslam Dünyası) zaman zaman milliyetçiliğe yaklaşan bir İslam birliğinin savunucusu olmuşlardır. Daha önce yazılarını büyük ölçüde Sırat-ı Müstakim sayfalarında kaleme alan Rusyalı Müslümanlar Abdürreşid İbrahim, Osman Cudi, Yakup Kemal ve Troyskili Ahmed Taceddin’in öncülüğünde Teârüf-i Müslimîn adlı yeni bir dergi çıkarmaya karar vermişlerdir. İşbu derginin maksadını İslam ülkelerini birbirinden haberdar etmek ve daha da önemlisi Hilafet makamının bütün Müslümanlar tarafından saygıyla tanınmasını sağlamak olarak belirtmişlerdi. Bu cihetler Osmanlı Devleti etrafında İslam kardeşliği ve birliğini geliştirmek, Uhuvvet ve Rabıta-ı Diniyeyi Takviye, nihai hedef olmaktaydı. Lakin yazar kadrosunun kökenleri ve o dönemde İstanbul-Kazan arasındaki yayım faaliyetlerinin yoğunluğu göz önüne alındığında Teârüf-i Müslimîn esas olarak Rusya Müslümanlarının kurtuluş mücadelesi ile alakadar olmuştur. Ayrıca, Osmanlı Devleti’nin İslam birliğini gerçekleştirmekten uzaklaştığını hissettikleri ölçüde yeni arayışlar içine girmişlerdir. Bunun sonucunda Panislamizm’in yanı sıra Pantürkizm de Abdürreşid İbrahim tarafından Teârüf-i Müslimîn sayfalarında sıklıkla konu edilmiştir. Bu suretle derginin İttihat ve Terakki çevresi ile yakın bir ilişki içerisinde olduğu muhtemel bir sebep olduğu söylenmektedir.